Digital Asset Custody Management
Serbest piyasa ekonomisi uygulayan ülkelerde, tekelleşmeyi engellemek üzere çeşitli yasaklamalar vardır. Piyasalarda, rekabet kurallarının sağlıklı şekilde işlemesini sağlayan çeşitli kurumlar bulunur. Çünkü rekabet kuralı, kalitenin artmasını ve fiyatın olabildiğince düşük kalmasını sağlarken, tekelleşmenin olduğu bir sektörde benzer bir durumdan ve sağlıklı bir işleyişten söz edilemez.
Bilindiği gibi, internet devleri de kendi alanlarında giderek tekelleşmektedirler. Meta şirketi (eski adıyla Facebook), sahip olduğu Facebook, Instagram, Whatsapp uygulamalarıyla sosyal medyada tekelleşirken, Amazon, data sağlama ve çevrimiçi alışveriş sektöründe, Google ise arama motoru olarak tekelleşmektedir. Bu sektörlerde rekabet tamamen bitmiş olmasa da internet devlerinin dominansı son derece yüksektir. Yani rekabet sağlıklı değildir. İçinde bulunduğumuz Web 2.0 döneminin özellikleri arasında, kullanıcıların sadece tüketici olmaktan çıkarak aynı zamanda içerik üreticileri haline gelmelerine ek olarak, tekelleşmenin öne çıkması bulunmaktadır.
Tekelleşme, sadece yasal olarak değil aynı zamanda toplumsal değerler açısından da sakıncalı bir durumdur. Dünyadaki gelir adaletsizliği herkes tarafından bilindiği ve engellenemediği için tekelleşen kurumlar da bu adaletsizliğin merkezinde görülerek tepkiyle karşılaşmaktadırlar. Bu nedenle, tekelleşme karşıtı hareketlere bakıldığında toplumun, bir başkaldırı mekanizması geliştirerek , merkeziyetsizliği öne çıkaran bir ekonomik yapıyı sahiplendiği söylenebilir. Çünkü merkeziyetsizliğin temel amacı, ‘’toplumu’’ tekel haline getirmektir. Temel amaç; DAO (Decentralized Autonomous Organizations) yapısına sahip şirketler üzerinden yönetim hakkının olabildiğince dağıtıldığı ve topluluğa nispeten daha çok bağlı olan şirketler kurarak, belirli gruplar yerine, topluluğun tekelinde olan şirketler/ekosistemler yaratmaktır. Bununla birlikte, yasal alanda, devletlerin ve regülatörlerin tekelleşmeyi engelleme çalışmaları da göze çarpmaktadır.
Bu yazımızda internet devlerinin tekelleşmeyle ilgili metaverse trendini bir kaçış yolu olarak kullanma eğilimleri ve bu yöndeki çalışmaları üzerinde duracağız.
Optimistler — Pesimistler
Kriptopara piyasasıyla veya teknolojiyle az çok ilgilenen herkes, son zamanlarda Web 3.0 veya metaverse kavramıyla mutlaka karşılaşmıştır. Buradaki dönüşüm, blockchain üzerinde çalışan uygulamalar tarafından gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır. Kriptoparaların programlanabilir para çeşitleri olması ve merkeziyetsizlik çalışmaları, dönüşümün yapı taşlarıdır. Piyasadaki mevcut görünüm, dönüşümün kripto şirketi olarak kurularak DAO’ya evrilen ve merkeziyetsizliğe hizmet eden platformlar ve kriptoparalarla entegre olan merkezi platformlar (belki Web 2.5 denilebilir) tarafından iki yoldan devam ettiğini göstermektedir. İki farklı yapının sebebi bu şirketlerin ideolojik bakış açılarından ziyade merkeziyetsiz altyapının henüz gelişimini tamamlamamış olması nedeniyle güçlü bir alternatif sunamayışı olarak gösterilebilir.
Optimist bakış açısına sahip olanlar, tüm internet altyapısının merkeziyetsiz olması sürecinin henüz başında olunduğunu, zamanla tüm sektörler için merkeziyetsiz çözümler bulunacağını ve nihayetinde Web 3.0 dönüşümünün tamamlanacağını öngörmektedirler. Pesimist yaklaşım sahibi olanlar ise blockchain ağlarının yapıları gereği değiştirilmesi ve entegrasyonu zor yapılar olması sebebiyle bu dönüşümün hep hibrid kalacağını, yani merkezi altyapılarla çalışmak zorunda olunacağını ve dönüşümün tamamen gerçekleşme ihtimalinin çok az olduğunu savunmaktadırlar. Bunun en büyük sebeplerinden birisi, sürekli olarak gelişen yeni teknolojilere ve tehditlere karşı merkezi platformların çok çabuk harekete geçerek kendilerini güncelleyebilmelerine karşın blockchain ağlarının bu konuda hantal kalarak belirli bir döngü içerisine sıkışabileceği beklentisidir.
Şu ana kadar, geleneksel finansın DeFi platformlarıyla ve kültürün de NFT’ler sayesinde kripto piyasasına aktarılabildiğini tecrübe ettik. Defi ve NFT öncülüğünde gerçekleşen büyüme, Wall Street şirketlerinin kripto piyasasını fonlamaya başlamasıyla birlikte sadece altyapı alanında değil likidite alanında da hibrid bir yapıya büründü.
Bu nedenle, artık sadece kapalı bir kripto ekonomisinde değil, global piyasalara çok daha entegre bir kripto piyasasıyla karşı karşıyayız. Dolayısıyla piyasanın her anlamda ‘’hibrid’’ bir görünüme büründüğü söylenebilir. Dönüşüm süreci içerisinde merkeziyetsizliğin ne ölçüde başarılı olacağını ise zaman gösterecek. Şüphe edilmemesi gereken tek nokta ise, kriptopara piyasasının öyle ya da böyle giderek büyüdüğü ve hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline geldiğidir.
Antipati
ABD Devlet Başkanı Biden, 32 yaşındaki Lina Khan’ı, rekabeti düzenlemekle görevli olan Federal Trade Commission (FTC) başkanlığına, kurum tarihindeki en genç başkanlardan biri olarak atadı. Khan, öğrenciliğinden beri internet devlerinin rekabet kurallarını çiğnemesiyle ilgili çalışmalar yürütmekte olduğu için göreve gelir gelmez, Meta (Facebook)’nın peşine düşmesi sürpriz olmadı. Khan’ın, geçtiğimiz yaz aylarındaki, Meta’nın tekelleşmesiyle ilgili ilk soruşturma talebi, mahkeme tarafından kabul edilmedi çünkü iddia edilen suçlamayla ilgili yeterli delil sunulamadı. Khan’ın Ocak ayında yaptığı 2. başvuru ise kabul gördü. Çünkü FTC, bu kez bir data analiz şirketi olan Comscore verilerini kullanarak iddiasını destekleyebildi. Verilere göre, sosyal medya kullanıcılarının %70’inden fazlası Facebook kullandığı için, ABD’de Facebook ile rekabet edebilecek bir başka firma bulunmuyor ve bu durum, mahkemenin görülmesi için yeterli kanıt oluşturdu.
ABD’de tekelleşmeyle ilgili davalar, suçlanan şirketin sert fiyat kırma hamleleri yapıp yapmadığının değerlendirilmesi üzerine görüşülüyor. Ancak Facebook, Instagram, Whatsapp kullanımı bedava olduğu için Meta şirketi suçlamalardan kaçabilir görüşü hakim.. Diğer taraftan, nasıl ki kriptoparalar için 1946 yılında oluşturulan ve bir varlığın menkul kıymet olup olmadığını belirlemek üzere konulan dört kriterden oluşan Howey Testi yeterli bir analiz imkanı sunmuyorsa, sosyal medya şirketlerinin rekabet politikalarının incelenmesi için de mevcut yöntemler yeterli olmamaktadır. Ancak Ocak 2022 başında karara bağlanan Elizabeth Holmes ile ilgili dava ve FTC’nin başına oldukça genç birinin getirilmiş olması, mevcut yöntemlerin değişebileceğiyle ilgili sinyaller vermektedir.
Elizabeth Holmes
Elizabeth Holmes, çeşitli sağlık testlerini hızlıca yapabilen bir uygulama kurduğunu söyleyen bir teknoloji girişimcisidir. Saatler, günler süren testleri hızlıca sonuçlandırabilen böyle bir uygulama, doğal olarak yatırımcılardan oldukça yüksek ilgi gördü. Ancak uygulamanın vaat edildiği gibi çalışmıyor oluşunun ortaya çıkmasıyla birlikte Holmes hakkında dava açıldı. Holmes, savunmasında; teknoloji şirketlerinin bir fikir/hayal satarak projelerine başlamasının suç olmadığını ve projenin başarısız olma ihtimalinin de doğal bir ihtimal olduğuna yönelik bir savunma yaptı. Bu savunma, Elon Musk gibi isimler düşünüldüğünde aslında doğrudur. Çünkü çoğu teknoloji firması ürünü yaptıktan sonra değil, yapma vaadiyle yatırımcılardan fon toplarlar. Ancak Holmes, vaat yerine doğrudan ürünün çalıştığını söylediği için ceza aldı. Konumuzla neden ilgili olduğuna gelirsek, bu tür bir dava birkaç yıl önce görülmüş olsaydı teknoloji şirketlerine duyulan sempati ve hoşgörü nedeniyle Holmes, 20 yıl hapis ve 250.000 USD para cezası yerine daha hafif bir cezayla davadan kurtulabilirdi.
Facebook’un siyasi seçimlere müdahale ettiğinin ortaya çıkması, yapay zekanın insanları kontrol edeceğiyle ilgili görüşler gibi bazı gelişmeler, toplumda teknolojik gelişmelere karşı bir tür antipati geliştirdi. Bir arkadaşınızla, örneğin ayakkabılar hakkında konuştuktan sonra sosyal medyada sürekli ayakkabı reklamlarıyla karşılaşmanız da bu antipatiyi destekleyen başka bir örnek olarak gösterilebilir. Oluşan antipati, toplumsal yargıları da sertleştirerek Holmes gibi teknoloji girişimcilerine olan hoşgörüyü de azalttı. Bu nedenle, global anlamda hem teknolojinin çok daha hızlı geliştiği hem de antipatinin de bir o kadar arttığı bir dönem içerisinde olduğumuz söylenebilir. Nitekim aşı karşıtlarının da bu parantez içerisinde değerlendirilmesi yanlış olmayacaktır. Bu nedenle, Facebook’un tekelleşmeyle ilgili suçlanması, oluşan antipatinin giderek olgunlaşmasıyla birlikte yargılamanın olağanın dışında yürümesini yani, Facebook’un sadece fiyat kırıp kırmadığına bakılmasının ötesine geçilmesini sağlayabilir. FTC’nin başındaki kişinin genç olması da bu tür bir dönüşüm için ideal bir durum ortaya çıkarabilir.
Meta
Meta, adı skandala karışan ilk şirket değildir. Bu tür olaylardan sonra isim değişikliğine giderek, oluşan negatif algıdan kurtulmaya çalışmak ise oldukça yaygın görülen bir durumdur. Metaverse kavramının popülerleşmesi, Mark Zuckerberg için muhtemelen ideal bir yeniden isimlendirme imkanı doğurdu. İsim değişikliği sonrasında, hem negatif algının zararını azaltan hem de şirkete yeni bir gelecek perspektifi kazandırarak momentum sağlayan Zuckerberg, aynı zamanda tekelleşmeyle ilgili problemlerle de metaverse sayesinde mücadele edebilir.
İnternet devlerinin kendi alanlarında tekelleşmeleri, son 2–3 yılda gerçekleşen bir durum olmamasına rağmen tekelleşme alanında aksiyon alınması konusunda, yasa yapıcıların ve denetleyicilerin oldukça hantal kaldıkları görülmektedir. Kriptopara piyasasından alışkın olduğumuz bu süreç, yasaların/yönetmeliklerin teknolojiyi yakalayamamasından ve yasa yapıcıların yeni kavramlara hızlı şekilde adapte olamayışlarından kaynaklanmaktadır. İnternet devlerinin tekelleşmesi konusu, kripto piyasasının regülasyona ihtiyacı olduğuyla ilgili tartışmalardan daha eski olmasına karşın henüz çözüm bulunabilmiş değildir. Metaverse gibi bir altyapının ise regülasyon altına alınması için uzun bir süreye ihtiyaç olduğu varsayılabilir. Bu nedenle, Zuckerberg’in metaverse alanına agresif yatırımının en önemli sebeplerinden birinin, kendisine yeni bir hareket alanı açmak olduğu tahmin edilebilir. Bu sayede regülatörler Meta’yı yeniden yakalayabilmek için yeni yollar aramak zorunda kalacaktır.
İnternet devlerinin baskı altında olduğu tek konu tekelleşme değildir. G20 toplantısında üye ülkelerin hepsi, internet devlerinin hizmet verdikleri her ülkede vergi ödeme zorunluluğunda olmaları konusunda anlaşma sağladılar. Meta başta olmak üzere internet devlerinin, kriptopara alanına doğru artan ilgisinin bir sebebinin de, bu tür düzenlemelerin etrafından dolanma amacı olduğu söylenebilir.
Sonuç
Toplumda oluşan antipati, Silikon Vadisi’nde çalışan yöneticilerin kriptopara şirketlerine transfer olmasını, global sermayenin kriptopara şirketlerine yatırım yapmasını ve Meta’nın geleceğini metaverse üzerine kurmasını sağladı. Kriptopara piyasasını takip eden insanların ve kriptoparanın yarattığı değerlere sadık olan kitlenin giderek büyümesiyle beraber teknoloji trendleri arasında kriptoparalar ‘sevimli’ hale geldiler. Yeni trendi yakalamak, geleceğin Google’ını bulmak veya imajını düzeltmek isteyenlerin kaçış noktası kriptopara piyasası olmaya başladı. Tüm bu süreç, piyasaya daha çok para girmesini sağlarken, doğal olarak regülatörlerin ilgisini de çekti.
Merkeziyetsizlik etrafına kurulan kriptopara piyasası, geleneksel finansın yaptıklarını blockchain ile yapılabilir hale geldikçe daha da büyüdü. Büyümenin karşılığı olarak, uzun vadede geleneksel sektörü tamamen dönüştürme veya yutma iddiasına sahip oldu. Bu iddia, dönüştürülmek veya ortadan kaldırılmak istenen merkezi platformların piyasaya girmesini sağladı. Ancak büyük balıkların oyuna dahil olmasıyla kriptopara piyasasının merkeziyetsizlik etrafında büyümeye devam edip etmediğiyle ilgili soru işaretleri giderek artmaya başladı. Çünkü kriptoparalarla entegre merkezi uygulamalar, nispeten daha cazip ve hızlı çözümler sunabiliyorlar. Bu nedenle merkeziyetsiz uygulamaların çeşitliliğinin artması ve çoklu blockchain ağı hizmeti verebilmeleri, piyasadaki dominasyonun merkeziyetsizlik lehine sürdürülebilmesi açısından belirleyici olacaktır. Alternatif blockchain ağları, ETH 2.0 çalışmaları ve Layer 2 çözümleri tam olarak olgunlaştıklarında, merkeziyetsiz bir altyapının önünün açık olduğunu göstermektedirler. Ülkelerin, geleneksel kurumların ve regülatörlerin artan ilgisi ise sektörün, önümüzdeki yıllarda, belki de kendi değerlerini savunmak için en ciddi sınavlarından birisini vermesine sebep olacaktır.
Hazırlayan: Berkay Aybey
Burada ifade edilen görüş ve yorumlar BV Crypto’ya aittir. BV Crypto, bu yazı temel alınarak yapılacak herhangi bir finansal işlemden sorumlu tutulamaz. Her yatırım ve ticaret hamlesi risk içerdiğinden, bu tür kararlar alırken kendi araştırmanızı yapmanızı tavsiye ediyoruz.
Business Analyst